11 Aralık 2016

okyanusu aşmak...




 




bir çok hayal kuruyorum kendi başıma...
 
yalnız kendi başıma da değil arkadaşlarla, aileyle de hayaller kuruyoruz habire...

iş değiştirmek, taşınmak, çok para kazanmak, bahçeli ev almak, dünyayı gezmek, makam sahibi olmak ve hatta başka biri olmak gibi hayaller ...  

oysa farkında olmasakta içten içe en büyük güdümüz alıştığımız hayatı, alışkanlıklarımızı, rutinlerimizi olabildiğince sürdürebilmek... 

sonsuz sandığımız günlerimizi, anlarımızı alışkanlıklarımızla, rutinlerimizle geçiriyoruz... 

aynı yollardan, aynı otobüslerle, aynı mağazalara, aynı işimize gidiyoruz... aynı yerlerde oturup, aynı şeyleri yiyip içiyoruz... aynı şeyleri bir daha bir daha yapmak, aynı konuları tekrar tekrar konuşmak, her şeyin yolunda, hayatın sonsuz olduğu duygusunu veriyor... 

tıpkı bir otistiğin alıştığı düzende huzur bulması gibi... 

bu durumdan sıkılan rahatsız olan, yaşlandığını fark eden bir yanımız içten içe dürtüp duruyor, hayaller kurduruyor... 

başka hayatların, işlerin, yolların, insanların, şehirlerin, ülkelerin hayalleri bunlar... 

bir yandan bu hayalleri kurarken bir yandan alışkanlıklarımızı yapmaya devam ediyoruz... 

alışkanlıklar/rutin hayat sıkıcı ve fakat tanıdık, bildik, güvenli, huzurlu...   yenilik, değişiklik ise heyecanlı, maceralı ve fakat belirsiz, yabancı ve korkutucu... 

bundandır ki sayılı günlerimizi belirli rutinler ve alışkanlıklar içerisinde geçiriyoruz, otomatik pilotta uçan uçak gibi...

eğer bilseydik ki bir yıl sonra hayatımız sona erecek, her gün azimle sürdürdüğümüz neleri bırakırdık kim bilir... neleri değiştirir, cesaret edemediğimiz neleri denerdik...

oysa bunu bilmediğimizden bir yandan alışkanlık ve rutinlerimizi sürdürürken bir yandan da belirsiz bir gelecekte başka şeyler yapıp, başka hayatlar yaşayacağımızı hayal ediyoruz... 

bundandır hayallerinin peşinden gidenlere hayran olmamız... 

sevgili hocamın söylediği gibi "hayal etmek" ile  "yapmak" arasında koca bir okyanus yatıyor,
aşmamız gereken...



2 yorum:

ses verenler